Kategoriler

21 Ekim 2019 Pazartesi

Onulmaz Yare..


Asil Miran, can oğlum.

Hala hayret ediyorum kendime, daha doğrusu kendime değil de "insan"a.
Öyle yaratmış Allah insanı, ölürüm dese de ölmez, yaşayamam dese de yaşarmış. Vardır bir bildiği muhakkak, öyle olmalı muhakkak. Sorgulamak değil ama hala, kendi acıma bakıp bakıp "nasıl dayandın" diyorum. Nasıl dayandım hayret.
Çünkü her an değilse de ara ara ciğerime batan acın o kadar şiddetli ki "şimdi bile bu kadar zorken o ilk zamanlarda ben nasıl dayandım" diyorum.
Vurdu az önce yine acın, şurda şu masada harıl harıl çalışırken, geride çalan türkünün bir cümlesi yaktı küllenmiş ateşimi.
"Şu sineme açtı onulmaz yare" dedi türkü.

Onulmaz yaramsın yüreğimde, geçti artık dedikçe kanayan acıtan, iyiyim dedikçe beni çökerten.
Biliyor musun oğlum senden sonraki her sıkıntıda, her derdimde sana ağladım ben. Oldu muhakkak canımı sıkan, üzen, zorlayan, çaresiz bırakan şeyler. Onlar beni bunaltınca seni düşündüm, senin ölümünü. "Bundan da acı mı sanki şu üzüldüğün şey" deyip telkin verdim kendime. Geçti o şeye üzülmem. Ama seni acının o bir anlık yüreğime aklıma gelişi ağlattı bu sefer. Sana ağladım, döktüm içimi.

Şimdi mesela, yüreğim kırgın, umutsuzum, çaresizim. Başka başka şeylerden tabi. Ama bağıra bağıra senin için ağlamak geliyor içimden. "Asil Miraaaan, oğluuuum" diye haykırasım var.

Senin ölümünden sonra çok şeyle uğraşmak zorunda kaldık. Acına dayanamazken alacaklılara, parasızlığa, yeri geldi aç kalmalara dayanmak zorunda kaldık. İflas etti baban, derler ya hani bi ton borçla. Bi ton dedikodu, bi ton söylenen/kızan insan, bi ton alacaklı, bi ton akraba...
Üstümüze üstümüze geldi. Baban, abin, ben kaldık. Bir başımıza.
Abinin okulundan kaydını sildirip vasat bi okula göndermek zorunda kaldık onu. Taşındık, daha ucuz bi semtte daha ucuz bi eve.
Abine belli etmedik insanların sözlerine ağladık babanla, abine belli etmedik aç yattık babanla.
Sigara parası olmadığı için canı çekmesin diye yataktan kalkmadığı oldu babanın, günlerce. İki işte çalışabilmek için eve uyumaya gelemeyip gece arabada yattığı oldu bir süre. Dolmuş parası vermemek için km.lerce yürüdü.
Ben keza, babanın haberi olmadan evde tütün sarma işine giriştim. Ha çok sürmedi, izin vermedi baban. Ya da markette haftasonları kasiyerlik yapma girişimlerim oldu. Çünkü para lazım oldu hep.
"Çok yorgunum markete uğrayamadım, hadi bi makarna yapiim akşama ben" sözleriyle abini kandırdım çoğu zaman, bazen de açık açık "alamam annecim param yok" dedim.
Okul etkinliğine tatlı yapmam gerektiğinde kalan tek altın küpemi satıp ceviz, üzüm aldım.

Daha nicesi. Nice zor günler..
Gık demedim ama inan oğlum. Sana, sensizliğe, ölümüne öyle yanıyordum ki açlık, parasızlık zerre incitmedi beni.

Ha dert mi bunlar değil tabi. Ne acılara dayanmak zorunda olan, ömrü böyle geçen insanlar var. Bu nedenle sen ölmesen de ben para yüzünden incinmezdim tabi ama üzülür, zorlanır, çaresiz hissederdim belki.

Şimdi şimdi geçti o zor günler, borçların çoğunu ödedik, ödüyoruz da. İnanmazsın araba bile alacağım kendime. Şükür.

Ama her derdin çaresi var bak diyorum kendi kendime, "bak işte geçti gitti ama Asil Miran..."
Senin ölümünün çaresi yok ama senin acının geçeri yok.
Onulmaz yare değil de ne.
"Asil Miraaaan, oğluuuum" diye haykırasım var.

Devamı --> »