Kategoriler

31 Ağustos 2014 Pazar

12
yorum
Melek oğluşum..


     Melek oğluşum Asil Miran,

     Hep duyardım ölümleri, hep izlerdim ekranlardan evladı ölen anneleri.. Üzülür acırdım onlara, bazen ağlardım bile onlarla. Ama hiç bilememişim oğlum, hiç duyamamışım ölümün acısını. Seni kaybedene kadar...

     Şimdi her şey değişti oğlum, bildiğim her şey değişti artık. Meğer bu dünya ne kadar anlamsızmış, ne kadar değersizmiş her şey. Ya da tam tersine ne kadar değerliymiş insanın evladının yaşıyor olması...

      Şöyle bir acı, şu kadar yanıyosun diye anlatmak çok zor bunu. Ama şöyle birkaç cümle belki biraz tarif eder acımı; bütün iç organlarının büzüşüp içinde bir yerlerde sıkıştığını, hakikaten ciğerinin yüreğinin ezildiğini, kanadığını hissediyorsun. İnliyorsun acıdan. Bir nefes çekiyorsun içine istemsiz, sonra o nefesi oğlunun alamadığını algılıyorsun. Onun artık nefes almaması ve senin alıyor olman..Hani anneler yemedim yedirdim, giymedim giydirdim derler ya çocuklarına. Nefes almayıp aldıramıyorsunuz evladınıza işte. Ne kadar acımasız hayat.. Kendi nefes alışına vicdanı yanar mı insanın, kendi nefesinden utanır mı insan? İşte bu, yaşamaya mecbur olmanın acısı da yanına eklenince bütün hücrelerinin inlediğini hissediyorsun oğlun ölünce, aldığın her nefesin ciğerine battığını, ciğerini hissediyorsun..

     Hala inanabilmiş değilim senin öldüğüne, algılayamıyorum hala ölümünü. Çünkü bebekler ölmez gibi geliyor bana. Annesi yaşarken, annesi gençken, sapasağlamken bebek nasıl ölebilir? Daha büyütecek annesi onu, yürütecek konuşturacak oynatacak bebeğini. Ya bebek, o neden ölür ki... Daha yapılacak çok şey var onun için, daha hiçbir şeyi görmedi, anlamadı ki... Daha hayattan çok alacağı var, bırakıp her şeyi ölür mü ki...

     Oğlum, güzel oğlum.. Hakikaten ne kadar güzeldin oğlum. Her anneye kendi çocuğu güzel gelir tabi ama sen gerçekten çok güzeldin. Bak bunu yazarken yine oluyor, yine canımı çok acıtıyor; di'li geçmiş zamanda yazamıyorum, geçmiş zamanda anlatamıyorum seni. O kadar zor ki seni geçmiş zamanda bırakıp şimdiki zamanı yaşıyor olmak. Ama bir gün beni de di'li geçmiş zamanda anlatacaklar, o bir gün gelecek biliyorum. Ve o zaman ben cennette senin yanında, sonsuz ve ölümsüz bir şimdiki zamana başlayacağım. İnşallah..

     Şükürler olsun Allah'a ki, beni de inananlardan kıldı. Şükürler olsun inancım tam. Yoksa bu acıya dayanılmaz, imkansız! Eğer bu dünyanın geçici olduğunu asıl hayatın öldükten sonra başladığını bilmesem, orda kavuşabilme ihtimalini bilmesem duramam annecim, duramam böyle. O güne, kavuşmaya olan inancım beni ayakta tutuyor. "Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler." denir ya hani "her şerde bir hayır" vardır ya işte öyle sığınıyorum Allah'a. Çünkü ben bilemem, benim aciz aklım, iradem bunu bilmeye yetemez. Allah'a sığınıp, O'na teslim olup, O'ndan yardım diliyorum. Biliyorum ki dünyanın en zor acısını bana veren Allah'ım beni böyle ortada bırakmaz. Vardır O'nun bunda da bir hikmeti. Çünkü Allah kullarına zulmetmez..

Devamı --> »