Kategoriler

7 Mayıs 2015 Perşembe

2
yorum
Eski evimiz..

     Eski evimizin karşısında uzun uzun oturdum dün. Evimizi seyrettim dışardan ve içerisini hayal ettim. Seni hayal ettim. Salon camından dışardaki kedileri izleyişini ve "aaaa" diye tepki verişini hatırladım. Aynı kediler yine aynı yerlerindelerdi yine. Tuhaf, kediler yaşıyor hala ama sen yaşamıyorsun. Yaşasınlar tabi, her canlı yaşamayı hak ediyor, ona şüphem yok. Ama tuhaf geliyor işte,  herşey aynıyken bir senin ölmüş olman.

     Ha bi dakika, her şey aynı değildi. Çınar kocaman olmuş, kendi başına rahatça dolaşıyordu dışarda. Maşallah, Allah'ım o güzel yüzünü hep güldürsün inşallah. Arkadaşındı senin, komşumuzun minik oğlu. Aranızda 40 gün falan vardı sanırım. Abinle hayal kurardık, abinle Toprak, Asil Miran'la da Çınar dışarda oynayacaklar falan diye. Çınar'ın abisi Toprak da abinin arkadaşıydı biliyorsun. Ama seninle ilgili kurduğumuz her hayal gibi bu da yanıldığımız bir konu oldu. Çınar yalnız oynuyordu dün dışarda.

     Evimizin önündeki park yine çocuklarla doluydu. Çoğu abinin arkadaşları.. Cıvıl cıvıl, dinamik komşumuz yine parkta çocuklarla takılıyordu. Onun da bir bebeği 5-10 günlükken ölmüş yıllar önce biliyormusun annecim. Senin ölümünden sonra anlatmıştı bana. Parkta seni salladığım salıncakta minicik bir bebeği sallıyordu annesi. Salıncak yine aynı vazifesini görüyordu yani. Hayat yine aynı akışını sürdürüyordu. O annenin, benim geçen sene o salıncakta salladığı oğlunu kaybetmiş bir anne olduğumdan haberi bile yoktu. Gülümseyerek oynatıyordu bebeğini,  tıpkı eski ben gibi.

     Eski evimizi uzaktan izlerken, eski hayatıma da uzaktan baktım uzun uzun. Meğer ne kadar mutluymuşum. İki çocuk annesi, iki sağlıklı çocuk annesi. İkisiyle güzel vakitler geçiren, acı çekmeyen, ölümü bilmeyen..
Devamı --> »

5 Mayıs 2015 Salı

Yıldönümü..

Yıldönümü..
Ölüm yıldönümü..
Oğlumun ölüm yıldönümü..
Minik oğlumun, bebeğimin, ciğerimin ölüm yıldönümü..

Birçok yıldönümünü aklımda tutardım hep, önemli-önemsiz, alakalı-alakasız, gerekli-gereksiz birçok yıldönümünü hatırlardım nedense. Babanla yaşadığımız birçok ilkin yıldönümlerini, abinin hayatındaki bazı ilkleri, doğum günlerini, düğün günlerini, arkadaşlarımın çocuklarının doğum günlerini..


Ama hep iyi, mutlu, keyifli anlarmış şimdiye kadar yaşadığım yıldönümleri. Acı günlerin de yıldönümü olurmuş meğer, ölümün de yıldönümü olurmuş.


Bugün senin ölüm yıldönümün annecim. 05 Mayıs..


Ne yaşadığımı bilmiyorum, tek bildiğim çok acı verdiği.

Sanki tekrar geçen yıla dönmüşüm de tekrar ölümünü yaşamışım gibi..
Birşeyler yapmalıymışım da bu sefer engel olmalıymışım gibi..
Sanki bir yıl dolmadan geri gelebilecekmişsin de ben bu fırsatı değerlendirememişim gibi..
Sanki tekrardan sonsuza kadar elimden kayıp gidiyormuşsun gibi..

Geçen sene bugün Asil Miran'la şunu yapmıştık, geçen sene bugün Asil Miran'la şuraya gitmiştik gibi gibi çok hayaller kuruyordum senden sonra. Hep geçen sene kadar yakındın bana. Ama şimdi böyle bir cümle kuramayacağım. Çünkü geçen sene bugün sabah 08:20'den itibaren ölüydün annecim. Nefes almıyordun artık, o minik kalbin atmıyordu. Geçen sene bugün bu saatte morgda yatıyordun. Geçen sene bugün bu geceyi annenden uzakta, buz gibi morgda geçirdin. Geçen sene bugün bu saatte o ipek gibi vücudun soğumaya, sertleşmeye başlamıştı. Geçen sene bugün bu saatte ağıtların yakılıyordu bağrımda, ciğerim kavruluyordu acından.


 Artık "Geçen sene bugün.." diye başladığım cümlelerde sen olmayacaksın annecim, öyle güzel şeyler hatırlamayacağım artık bir yıl öncesini düşününce, artık bir yıldan daha uzaksın bana. Sanki daha da uzaklaşıyorsun.


Ne yaptın bugün diyeceksin belki, ölümün olsa da bir yıldönümüydü yaşadığımız. Hiçbir şey yapamadım kuzum. Geçenlerde bir arkadaşım, teyzesinin ölüm yıldönümü için irmik helvası dağıttı işyerinde. O an ben ne yapacağım diye bir zorlandı aklım. Helva yapılırmış, Kuran okutulurmuş ya da mevlüt okutulurmuş yakınlarımızın ölüm yıldönümlerinde. Ama ben hiç bir şey yapamadım annecim. Mezarına dayanıp ağladım sadece, toprağını avuçlayıp ağladım. Ha bir de çiçek topladım sana mezarlıkta. Adını tam bilmediğim sarı papatyalardan bir demet toplayıp koydum mezar taşına. Çocukluğum geldi bir an gözlerimin önüne. Çocukluğumun bahardaki kırları geldi hayalime. Çünkü aynı çiçekleri gördüm bugün yıllar sonra, çocukken de aynı çiçekleri topladığımı hatırladım o an. Aynı sarı papatyalar, kırmızı yapraklı yine papatyaya benzeyen minik çiçekler ve bir de gelincikler. Ağladım sonra çok, keşke hiç büyümeseydim de bu acıyı görmeseydim diye. Sonra hayır dedim tekrardan, büyümeseydim anne olamazdım, bu mucizevi nimeti, evlat sevgisini tadamazdım dedim ve şükrettim yine Allah'a. Abini bana verdi diye, kısa süreliğine olsa da seni bana verdi diye. Bu anneliği bana tattırdı diye..





Devamı --> »

1 Mayıs 2015 Cuma

Hayat ne garip şey..

Hayat ne garip şey hakkaten.
Insan ne garip bir canlı.
Sözde duygularımız ayırıyor bizi hayvanlardan ama her durumda yaşıyoruz işte, her duyguda, her uç noktada.. Hayat her türlü devam ediyor, ne şartta olursak olalım hayvani ruhsuzluğumuz devam ediyor işte.

Sen öldün, ben yaşamaya devam ediyorum bak. Evladı için canını verir denen anneye noldu, hiçbirşey. Yiyorum, içiyorum, geziyorum,  gülüyorum ve başka şeylere de üzülüyorum zaman zaman. Senin ölümünün üzerine daha acı hissetmem diyordum ama öyle olmadı bak.Tamam hiç eskisi gibi değilim, hiç hayalim, umudum, uğraşım yok. Bu yüzden de duygularım yok gibi. Mesela sen öldükten birkaç gün sonra büyük bir maden kazası oldu Soma'da. Herkes üzülüyordu çevremde. Ben üzülememiştim hatırlıyorum, hiçbir şey hissetmemiştim. Sonraki zamanlarda da duyduğum ölüm haberleri çok zor gelmedi, çocuk ölümleri hariç.

Ama ne kadar eskisi gibi olmasam da tamamen duygularımı yitirmemişim. Tuhaf.. Üzülüyorum bazen başka başka şeylere.

O zaman da utanıyorum kendimden, her durumda yaşayan bir canlı oluşumdan, hayatın devam ediyor oluşundan, hayattan..

Hayat ne garip şey hakkaten..
Devamı --> »

29 Nisan 2015 Çarşamba

Yesil Mercimekli Bulgur Pilavi..

     Yesil mercimekli bulgur pilavı yapacagim birazdan oğlum. Son günlerde defalarca yapayım deyip de yapamadığım, bugünse besmele çekerek, Allah'ım yardım et diyerek, defalarca mutfağa girip çıkarak bir türlü yapmaya başlayamadığım yemek.. Nedir bu kadar zor olan diyeceksin, ne var ki bu yemekte diyeceksin. Bu satırları yazmama da neden bu annecim. Senden bi nevi izin istemek, bir nevi özür dilemek bu yazının nedeni. Çünkü senin son yediğin yemekti yeşil mercimekli bulgur pilavı. Sana ellerimle pişirip yedirdiğim ama sonrasında ölmene saatler kala her kusuşuna silip temizlediğim yemek.. O kadar zor ki.. O kadar zor ki annecim. O kadar zor ki.. Kelime bulamıyorum. Yine pişirmeliyim abin için diyorum ama çok canım yanıyor, çok zor geliyor. Senin boğazından bir daha geçmeyeceğini bile bile aynı yemeği tekrar yapmak.  Daha sindirmene bile fırsat kalmadan beynindeki tümörün etkisiyle küçücük midenin kustuğu yemek. Her kusuşunda benim ağzından sildiğim yemek. Her kusuşunda..
Devamı --> »

24 Nisan 2015 Cuma

23 Nisan, (Yaşayan) Çocukların Bayramı..

Çocuk Bayramı'ydı dün.
Çocukların ve çocuğu olan herkesin bayramı..
Çocuğu olan ve çocuğu ölenlerin değil ama.
Bize bayram olmadı bu bayram da.

"Artık bize çifte 23 Nisan.." yazmıştım senin doğduğun yılki 23 Nisan'da.
Artık iki oğlumuz için kutlayacaktık o yılki 23 Nisan'ı ve ben artık hep öyle olacağını sanıyordum.
Birlikte resimler çekindik, iki çocuklu..
Sonraki yıl da aynı coşku..
Çifte 23 Nisan'dı yine bizim için.
Birlikte resimler çekindik, iki çocuklu..

Bu yıl..
Bu yıl coşku yok, bayram yok.
 "çifte" olamayınca "tek" çocuklu da olamadı 23 Nisan'ımız.
Hiç resim çektiremedik, tek çocuklu..

Devamı --> »

16 Nisan 2015 Perşembe

2
yorum
Bize de bahar gelmez mi?

Asil Miran, tatlı oğlum, minik kuzum benim.
Bahar geldi annecim, sen gelmeyecek misin?
Ölü toprak canlandı kuzucum, her yerde taze minik otlar, çimler, çiçekler..
Hepsi toprak altından çıktı,
Sen çıkmayacak mısın.
Bütün ölü bitkilerin, çiçeklerin, otların özünü bağrında tutan toprak, capcanlı gün yüzüne çıkardı hepsini yeniden.
Aynı toprak seni de vermez mi bana yeniden, taptaze, canlı, sağlıklı..
Kuru kuru dallardan açan taze tomurcuklar gibi sen de benim ölmüş kucağıma gelemez misin?
 Bütün karı, yağmuru, çamuru üstünde taşıyan toprağın yemyeşil örtüyle kaplanması gibi benim de acıyı, sızıyı, göz yaşını taşıyan bağrım senin kokunla kaplanmaz mı?
Bize de bahar gelmez mi?
Kuzum, Allah'ım seni geri vermez mi?

Devamı --> »

2 Nisan 2015 Perşembe

Geri gel n'olur..

N'olur gel annecim n'olur.
Bırak artık bu oyunu
Bırak bunu her neyse
Gel..

Biliyorum akla, mantığa sığmıyor bu çağrım

Ama yürek diye de bir şey var baş edemediğim
Susturamadığım, söz geçiremediğim, çırpındıkça çırpınan..
Söndüremediğim bir ciğer yangını var içimde
Durduramadığım bir sızı.
Uykudan sarsarak uyandırıp içimi parçalayan bir acı.
Takvimlere, saatlere, etrafa bakıp da acaba rüya olabilir mi oğlumun ölümü diye doğrulamaya çalıştığım bir umut.
O umudun boşa çıkışının çaresizliği.
O umudun gerçeklenemeyişinin acısı.
O umudun umutsuzluğunun yıkışı.

Bu yüzden haykırıyorum oğlum,

Bu yüzden kabul edemiyorum hala aradan bu kadar zaman geçse de
Bu yüzden bir geri dönüş arıyorum
Varsa eğer geri gel n'olur. 

Devamı --> »