Ramazan Ayı başladı. Zaman çabuk geçiyor aslına bakarsan. Senden sonra iki Ramazan Ayı geçmiş, bu üçüncü.
Nedense son ikisini çok hatırlamıyorum, en net hatırladığım senle olan. Emziriyordum seni ama yine de oruç tutmak istemiştim. Çok dua etmiştim Allah'a sütüm azalmasın diye. Öyle de olmuştu çok şükür. Ben oruçluyken de sen gayet iyi doyardın, sütte azalma olmamıştı aksine artmıştı bile sanki.
Koşuşturmayla geçen plansız düzensiz bir Ramazan'dı. Tam iftar vakti sen uyanırdın, bazı günler seninle ilgilenicem diye orucumu açamadığım olurdu. Abinden bir parça ekmek isterdim çok dayanamayınca. Kızardım biraz sana içten içe, söylenirdim yani "oğlum bi yarım saat müsaade etsen. Nasıl ayarlıyorsun tam bu saatte uyanmayı!" diye. Ya da sahur vakti ezan okunmasına çok az kalmışken ben hala seninle uğraşıyor olurdum, yine söylenirdim senin vakitsiz uyanmana, uyumamana..
Şimdi o kadar boşum ki. İstesem ne sofralar ne yemekler hazırlarım kendime. Çeşit çeşit yemekler, börekler, tatlılar yapacak kadar çok vaktim var. İlgilenmem gereken küçük bebeğim yok çünkü. Sen yoksun. Tamam vaktim çok ama tadım yok annecim. O koştura koştura, bazen bi parça ekmekle açtığım oruçların keyfi yok.
Nedense zorlanmıyorum, özel bir hazırlığa gerek duymuyorum. Düşünmüyorum bile ne yaparız, ne yeriz, nerde yeriz diye. Açlığın, susuzluğun zor geleceğini düşünmüyorum artık. Bedenin aç kalması nedir ki ben asıl evlat orucunu tutuyorum, hem de bir ömür süren. İftarı ahirete kalan evlat orucu benim tuttuğum. Ne sahuru var ne ezan saati belli. Bekliyorum işte bilemediğim bir iftar vaktini. Senin yokluğunun verdiği acı, o acıya sabırla dayanmaya çalışmam ibadet gibi sanki. Bu evlat orucunu layıkiyle tutabilirsem, inşallah, benim bayramım o zaman olacak..
Devamı --> »
Nedense son ikisini çok hatırlamıyorum, en net hatırladığım senle olan. Emziriyordum seni ama yine de oruç tutmak istemiştim. Çok dua etmiştim Allah'a sütüm azalmasın diye. Öyle de olmuştu çok şükür. Ben oruçluyken de sen gayet iyi doyardın, sütte azalma olmamıştı aksine artmıştı bile sanki.
Koşuşturmayla geçen plansız düzensiz bir Ramazan'dı. Tam iftar vakti sen uyanırdın, bazı günler seninle ilgilenicem diye orucumu açamadığım olurdu. Abinden bir parça ekmek isterdim çok dayanamayınca. Kızardım biraz sana içten içe, söylenirdim yani "oğlum bi yarım saat müsaade etsen. Nasıl ayarlıyorsun tam bu saatte uyanmayı!" diye. Ya da sahur vakti ezan okunmasına çok az kalmışken ben hala seninle uğraşıyor olurdum, yine söylenirdim senin vakitsiz uyanmana, uyumamana..
Şimdi o kadar boşum ki. İstesem ne sofralar ne yemekler hazırlarım kendime. Çeşit çeşit yemekler, börekler, tatlılar yapacak kadar çok vaktim var. İlgilenmem gereken küçük bebeğim yok çünkü. Sen yoksun. Tamam vaktim çok ama tadım yok annecim. O koştura koştura, bazen bi parça ekmekle açtığım oruçların keyfi yok.
Nedense zorlanmıyorum, özel bir hazırlığa gerek duymuyorum. Düşünmüyorum bile ne yaparız, ne yeriz, nerde yeriz diye. Açlığın, susuzluğun zor geleceğini düşünmüyorum artık. Bedenin aç kalması nedir ki ben asıl evlat orucunu tutuyorum, hem de bir ömür süren. İftarı ahirete kalan evlat orucu benim tuttuğum. Ne sahuru var ne ezan saati belli. Bekliyorum işte bilemediğim bir iftar vaktini. Senin yokluğunun verdiği acı, o acıya sabırla dayanmaya çalışmam ibadet gibi sanki. Bu evlat orucunu layıkiyle tutabilirsem, inşallah, benim bayramım o zaman olacak..