Kategoriler

25 Şubat 2016 Perşembe

1
yorum
Tanımadığım "dost"um..


Hiç tanışmadan da dost olunuyormuş,
Hiç konuşmadan da gönüle giriliyormuş.
Bir kez daha anladım.

Buraya yazdıklarımı asla okuyamayacağını biliyorum kuzucum.
Devamı --> »

15 Şubat 2016 Pazartesi

3
yorum
Hafif vs. Derin..

Bi söz okudum az önce, çok vurdu.
"Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir."
Benim de kimseye anlatmayışım bundan olabilir.
Devamı --> »

14 Şubat 2016 Pazar

2
yorum
Alperen..

Alperen..

Minik yeğenim.

Kız kardeşimin ilk bebeği.

Teyze anne yarısıdır derler ya işte o teyzeliği yapamadım ben sana.

14 Şubat 2014'te doğdun. Çook mutlu ettin, heyecanlandırdın beni. Sen doğduğunda Asil Miran yani benim bebeğim de küçük olduğundan doğumunda bulunamamıştım. Üzülmüştüm, kardeşimin ilk doğumunda yanında olamadım diye. Anneliğinin ilk günlerinde ona destek olamadım diye. Neyse demiştim, olsun hayırlısı, kapatırız o açığı biz. Planlar yapıyordum, anneni bize çağırmıştım. Çook hayallerim vardı sana dair. Sen biraz toparlanınca Ankara'ya gelecektiniz. Sevecektim seni. Asil Miran'ın kıyafetlerini, o büyüdükçe sana verecektim. Hani öyledir ya hep, küçükler abisinin kıyafetleriyle büyür. Sen de Asil abinin eşyalarıyla büyüyecektin.

Ama işte çok kez söylediğim gibi bizim planladığımız gibi olmadı. Evet Ankara'ya bize geldin annenle, daha 3 aylık bile değildin, 10 gün falan kaldınız sanırım. Ama ben hatırlayamıyorum pek. Çünkü apar topar, bir anda oğlumun cenazesine geldiniz. Ben kardeşime destek olayım diye planlarken o bana destek olmaya, yanımda olmaya, benimle ağlamaya geldi. Bir sana koştu bir bana.

Sonrasında..
Sonrasında hiç senden bahsedemedi ben sormadıkça. Benim sorularıma da öyle hızlı hızlı cevap verip kapattı hep. Bana kendi bebeğinden bahsetmeye utandı. Benim bebeğim ölünce kendi bebeğini bana anlatamadı. Soramadı hiç takıldığı, başedemediği şeyleri ablasına. İlk anneliğinde ona en büyük desteği verecek olan ablasının yanında bebeğini sevmedi bile.

Asil abinin kıyafetlerinden hiçbiri kısmet olmadı sana. Ayrılamadım onun kokusundan, veremedim sana. Gerçi kokusunu bahane etmiyim şimdi, hiç giyemediği, daha etiketi üzerinde duranlar var. Onları da veremedim. Sebebini bilmiyorum, açıklayamıyorum ama veremedim işte.

Şimdi iki yaşını bitirdin, doğum günün bugün. Orada olmak ya da hediyeler alıp göndermek isterdim sana. (Bu arada daha altınını bile takmamışım doğum hediyesi olarak, onu farkettim geçenlerde). 

Hep içimde uhdesin. Mahcubum sana karşı. Teyzelik yapamadım diye. Ama inşallah zamanla, benim yaram iyileştikçe kapatırız açığımızı olur mu kuzum. Çektiğim acıdan ne yapacağımı bilemedim ama seni heep çok sevdim bil olur mu teyzecim.

Doğum günün, ikinci yaşın kutlu olsun. Sağlıklı, mutlu, uzuuun ömrün olsun teyzem..
Devamı --> »

10 Şubat 2016 Çarşamba

2
yorum
Senden Kalanlar..

Annecim, tatlı kuzum,
Gittin.
Habersiz, apansız.
Geri geleceğim demeden,
Ya da gelmeyeceğim..
Bilemiyorum işte o yüzden,
Senden kalanları n'apayım?
Kıyafetlerin, oyuncakların, eşyaların,
Bezlerin hatta,
Hatta buzluktaki sebze çorban..
Hepsi duruyor hala.
N'apsam bilemedim.
İçim, yüreğim elvermedi onları atmaya, vermeye, uzaklaştırmaya.
Ama saklamanın da bir anlamı yok biliyorum.
Versem birilerinin işine yarayacak muhtemelen,
Bebek araban, pusetin, yürütecin mesela.
Kıyafetlerin, daha etiketli duranlar var.
Senin büyümeni bekliyorlardı,
Büyüyünce giyecektin.
Büyüyemedin ya giyemeyeceksin ya
Versem de büyüyebilen bebekler giyse ya.
Yok işte,
Veremedim işte nedense, bunca zamandır.

Yavaş yavaş vermeliyim diye karar aldım.
Saklaması zor olanlardan başlayayım dedim.
Bebek araban ve yürütecin mesela.
Hani küçük olanları gittiği yere kadar saklarım diye.
Yürütecini verdim bugün.
Aniden, bir öğle arası bir ihtiyaç sahibine.
Aniden istendiği için çok düşünemedim ve tabi dedim vereyim.
Hemen gelip aldılar.
Vedalaşamadım çok.
Gerçi bir nesneyle nasıl vedalaşılır, onu da bilmiyorum ya.
Her yerine bi dokundum önce,
Son kez aklıma kazırcasına baktım her yanına
Unutmayım diye.
Bir de oturduğun yerleri kokladım.
Verdim senin yürütecini annecim,
Haberin olsun.
Gelirsen alırız en yenisini sana..

Devamı --> »

3 Şubat 2016 Çarşamba

4
yorum
Hala..

Hala anne-bebek sitelerini takip ediyorum nedense.
Bebek bakımının püf noktaları gibi yazılar dikkatimi çekiyor hala nedense.
Mağazalarda bebek kıyafetlerini inceliyorum zaman zaman.
Ya da senin eşyalarını koyduğum çekmeceleri boş bırakıyorum hala.
Ev bakıyoruz bu aralar mesela,
Yatak odalarında bebek yatağının sığabileceği genişlik var mı diye ölçüyorum aklımca.
Nedense.
Oysa artık gelmeyeceğine inandım ben çoktan.
Oysa bir mucize olacak ve Asil Miran'ın ölmediği anlaşılacak diye düşünmüyorum artık.
Zira çürümeye bile başlamıştır bedenin çoktan.
O miiiis kokulu tenin, o ellerin, gözlerin.
Şimdi..
Neyse..
Yapamayacağım bunu.

Annecim,
Gelmeyeceksin biliyorum.
Ama hala yerini ayırıyorum bilesin.
Hani derler ya kalbinin bir yanı hep boş kalacak diye.
İşte öyle, ben sadece kalbimin değil hayatımın da bir yerlerini boş bırakıyorum.
Nedense..

İsyan değil,
Depresyon değil.
Delilik değil.
Özlüyorum çok.
Acıyor her yanım.
Senin öldüğünü düşündükçe çok zorlanıyorum.
Bütün gerçeği, bütün acısıyla bilmeme rağmen
beynimin bunu bilen bölümlerini susturuyorum.
Seni hatırlayan kısımlarını çalıştırmaya zorluyorum.
Sen yaşarken nasıl çalışıyorsa bu beynim,
öyle çalışmaya devam etsin istiyorum.
Öbür türlü çok acıyor annecim..

Devamı --> »

21 Ocak 2016 Perşembe

2
yorum
Abine hediyelerinmiş bunlar..


Çaresizlik..
Acıyı dindirememenin çaresizliği,
Bir isteği, özlemi gerçekleştirememenin çaresizliği.
Hele de evladının özlemini görüp de çaresiz kalma.
Çok zor,

Kendi acım, kendi özlemim neyse
Ama abinin sana yanması, seni özlemesi..
Onun senin için üzüldüğünü farkettiğim anki çaresizlik çok zor annecim.


Şu resimdeki taşları senin mezarından almış,
Geçen gün çantasında buldum.
Tesadüfen seçtiği taşlarmış, sarı olanın kalp şeklinde olduğu fark edince "Kardeşim beni çok severdi ya belki de o yüzden" demişti.

Düşünüyorum da ben 10 yaşındayken ölen birini özlemenin, ondan hatıralar saklamanın, bu acının ne anlama geldiğini hayal bile edemezdim muhtemelen. Öyle acı görmemiş, mutlu mutlu bir çocuktum işte. Ama abin öylemi? İsyan etmiyorum, çok şükür o da sağlıklı, mutlu bir çocuk ama ölümü iyi tanıyor, bu yaşında.







Mezarından ben de hatıralar aldım bir çok kez.
Senin gömüldüğün gün üzerine dikilen çiçeklerden biri olan yandaki çiçeği, iki ay sonra sökmüş, bir saksıya dikmiş ve eve getirmiştim. Aylarca kuruyana kadar baktım evde o çiçeğe. Bir dönem senin mezarında, senin toprağında büyüyen çiçeği, evimize getirmiştim senden hatıra diye. Senin toprağın ona hayat verdi diye.






Mezarına birkaç oyuncak gömmüştüm yine ilk zamanlar. Sana aldığım ilk oyuncak olan dişlik mesela. Ya da sen köpekleri çok sevdiğin için minik bir köpek oyuncak. Toprağının içine gömmüştüm onları sanki orada oynayabilirmişsin gibi. Saçma biliyorum ama bir teselli, bir avuntu belki. En az bir sene mezarında gömülü kalan o dişlik artık çantamda hep. Her yere yanımda götürüyorum nedense.

Kendim için o kadar üzülmüyorum ama abine dayanamıyorum annecim.
Onun seni çoook özlediğini gördükçe, o çaresizliği hissettikçe içim sızlıyor.

Devamı --> »

13 Ocak 2016 Çarşamba

İyi ki doğdun melek oğlum..



Sensiz kutladık yine doğum gününü dün,
Sensiz kestik pastanı.
Abin, baban, ben.
Birlikte üfledik mumlara.
Kısa süreli de olsa bizim olduğun için teşekkür ettik Allah'a.

Abin yanımızdayken, seni hep mutlu andık,
Ama abinin salonda olmadığı zamanlarda..
Neyse anlatmiyim, gerek yok.
Üzülüyoruz annecim, çok özlüyoruz seni, bil..

İyi ki doğdun,
İyi ki bizim oğlumuz oldun.
Doğum günün kutlu olsun kuzucum..
Devamı --> »