"Bu kadar yeter, başla işe.."
"İşe başlarsan zaman çabuk geçer.."
"Gel artık özledik seni.."
"Ooo epey rapor aldın ama yeter"
"Bir başla işe, bak göreceksin iyi gelecek.."
"Niye gitmek istemiyorsun işe anlamıyorum ki.."
"İyi yattın ama haa.."
Bunları duyuyorum çevremden hep. Artık işe başlamak istemediğimi söylemeye bile utanıyorum. Sanki ben bir boşluk bulmuşum da o fırsattan istifade edip yatıyor, tatil yapıyormuşum gibi düşünüyorlar. Sen ölmeseydin de ben gece-gündüz işe gitseydim, sen ölmeseydin de son nefesime kadar en ağır işlerde çalışsaydım. Bilmiyorlar ki çalışmaya falan üşenmiyorum, evladımın ölümünden sonra hiç bir şey olmamış gibi davranamıyorum ben. Aynı hayata kaldığım yerden devam edemiyorum. Çalışmaktan kaçmak değil benimki, nefes aldığıma vicdanım yanarken işe nasıl gideyim ben. O kısacık ömrünün son üç ayında yanında olmak, sana sarılmak yerine o iş yerine gitmiştim ben, nasıl döneyim şimdi. Sen ölmeden 3 ay önce doğum iznimi bitirip işe başlamıştım. Nasıl azap çekiyorum o son 3 ay gündüzleri yanında değildim diye. Çünkü senin beynindeki tümör büyürken o masada oturup çalışıyormuşum ben. Şimdi aynı masaya oturup nasıl çalışayım eskisi gibi. İşe başlamasaydım hastalığını bile farkedecektim belki. Çünkü sen huzursuzken "Annesini özlüyor" dedik biz, yürümeyip kucak istediğinde "Babaannesi kucağa alıştırdı" dedik. Hep hayatımızdaki değişikliğe yorduk. Ama işe başlamasaydım, o anormallikler için bahane bulamayacaktık, anlayacaktık bir şey olduğunu..
Tamam, Allah ömrünü o kadar verdiyse hiç bir şekilde engel olamazdık. Ama düşünmeden edemiyorum. O iş yerine döndüğümde de kendimi suçlamadan edemeyeceğim. Canım daha çok yanacak.
Bilmiyorum oğlum, ne yapacağımı bilmiyorum. Tek bildiğim canımın yandığı..
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder