Kategoriler

27 Ekim 2015 Salı

Her çiçek bahçesi bir mezarlık mı ki?


Bu sabah işe giderken çektim bu fotoğrafı,
Rengarenk, boy boy, ışıl ışıl çiçekler...
Yol boyunca devam ediyorlar.
Yol boyunca yürüyenlere ferahlık versin diye ekilmiş muhtemelen,
Yol boyunca estetik bir görüntü sunsun diye düşünmüşler.
Ama herkeste aynı etkiyi yapmıyor, bilmiyorlar.
Mesela ben...
Çiçekler bana huzur vermiyor artık annecim,
Tatlı, şirin gelmiyor bana artık çiçekler.
Nerde ekili bir çiçek görsem hüzün sarıyor ruhumu.

Niye diyeceksin, niye ki anne (Keşke diyebilsen keşke duyabilsem..)
Çünkü senin mezarında öğrendim ben çiçekleri.

Daha seni toprağa koyar koymaz üzerine çiçek dikti bir görevli,
Demek ki öyle olurmuş dedim,
Demek ki ölenlerin toprağına çiçek dikilirmiş.
Acıyı biraz kapatsın diye belli ki,
O "kara" toprağı biraz daha sevimli göstersin diye belli ki,
Toprağın makyajı yani demek ki.

Her mevsim ayrı ayrı çiçekler ekiyoruz mezarına,
Şu resimdeki çiçeklerin çoğunu senin mezarında büyüttüm ben.
Nasıl huzur versin bana bunlar, nasıl ferahlatsın içimi.

Artık her çiçeğin altında bir ölü olduğunu düşünüyorum.
Her çiçek bahçesini bir mezarlık...
Ya da belki tam tersi...
Her mezarlık bir çiçek bahçesi...


Devamı --> »

23 Ekim 2015 Cuma

2
yorum
Yine ölüm düştü payımıza, Amenna..

Ölüm yine kapımızda oğlum,
Seni alıp asıl dünyaya taşıyan melek, bizim ocağa yine uğrayacak.
Dedenden umudu kestiler kuzucum,
Alın evine götürün, son günlerini evinde geçirsin dediler.
Son günlerini..
Deden bu dünyadaki son günlerini yaşıyormus, öyle dediler.

O koca koca eğitimler almış, defalarca benzer vakalarla karşılaşmış olan tıp hocalarının kesin sözlerine rağmen içim razı gelmiyor insanların böyle kesin konuşmasına. "Allah bilir, siz bilemezsiniz." diye susturasım geliyor doktorları. Bir insanın ne zaman öleceği hakkında kim fikir beyan edebilir, kim böyle bir cürette bulunabilir.

Belki bizim işimize gelmediği için inanmak istemiyorum doktorlara. Belki babanız iyileşti artık hiiç tekrar etmeyecek hastalığı deseler sorgusuz sualsiz inanacağız doktorlara. Koskoca profesör dedi diye içimiz rahat bayram edeceğiz belki. Keşke..

Ama öyle değil işte, bize yine acı konuşmalarını yaptı doktorlar.
Senin hastalığını acı acı anlatan, olacakları bildiren doktor bu sefer de dedenin hastalığını anlatmış umutsuzca. Yapacak hiçbir şey yok demiş halana, babanızı götürün evinde beklesin ölümü demiş.

Ben daha senin yasını bitirmemişken, babaannenlerin o evi bana göre hala senin cenaze evinken bir cenazeye daha mı ev sahibi olacak o ev. Yine mi herkesler yasa gelecek o eve, yine mi ağlayanlar teselli edilmeye çalışılacak, yine mi "Başınız sağolsun." diyecekler bize.

Bilmiyorum kuzucum, ne olacak bilmiyorum.
Sen öldükten sonra çoook zorlanmıştım kabullenmeye, aniden apansız gidişini gerçekleyememiştim kafamda. "Ama biraz daha yaşasaydı, hemen niye öldü, hastalığı için uğraşsaydık belki düzelirdi. Bir gecede insanın oğlu ölür mü!" diye sızım sızım sızlanmıştım.
O zaman derlerdi, böyle olduğu daha iyi diye, beklemek daha zor, daha dayanılmaz diye.
Şimdi onu da yaşayacağız kuzucum,
Birimizin ölümünü bekleyeceğiz çaresizce.

Allah biliyor tabi dedene ne kadar yanıp ağlasam da, senin acın senin yangının daha baskın içimde.
Ona üzülürken bile senin ateşini yakıyorum içimde.
Ölüm gerçeği beynimi acıtıyor.
Şurda 6-7 ay öncesine kadar sapasağlamdı, ölümü aklımıza bile gelmiyordu, daha kendi anne babası 3 yıl önce ölmüştü dedenin. Tamam çok genç değil ama 60-65 yaş arası için de yaşlı, ölümü yakın denmezdi ki.
Ama kanser teşhisi konulduktan sonra bu kadar hızla çökmesi korkutuyor insanı.
Bir anda sanki içine bir zehir bırakılmış da içten içe onu eritiyormuş gibi.
Senin hatırladığın dinç ve sağlıklı deden zayıfladı annecim çok zayıfladı, sapsarı yüzü gözü, konuşmaya zorlanıyor. Ama algısı hala genç bunu da biliyorum, o da şaşırıyor kendi haline, o da beklemiyordu böyle aniden ölümün geleceğini. Öyle değilmiş gibi davranıyoruz, kanserin iyi huylu olduğunu küçülmeye başladığını söylüyoruz. İnanmaya çalışıyor ama çok zekiydi deden, bilirsin. Anlıyor içten içe, biliyor o da..

Şimdi ikinizin resimlerine bakınca daha bi anlıyorum dünyanın yalan oluşunu.
Ölümün hep yanı başımızda oluşunu.

Ama bakma böyle acı acı yazdığıma, isyan değil "Haşaa.." Allah böyle buyurduysa "Amenna.."

Devamı --> »

16 Ekim 2015 Cuma

Kilitli, karanlık odalarım..

Ruhumun bazı yerlerini kapattım.
Beynime sınırlar koydum ve istediği her şekilde çalışmasını engelleyip kontrol altına aldım.
Bazı karanlık odalar var içimde. Girdiğimde dayanamadığım, içinden çıkamadığım.
Kilitledim içimin o karanlık odalarını, girmemeye çalışıyorum. Beynimin bazı bölgelerini pasifize ettim, çalıştırmamaya çalışıyorum.
Vücut/ruh kapasitemi kısıtladım, full kapasite çalıştırmıyorum.

Bütün bu kilitli, saklı yerlerim de seninle ilgili biliyorsun annecim.
Beynim sana çalışınca bedenim yanıyor acıdan.
Sen düşünce aklıma, içime de ateşler düşüyor.
Boğazıma düğümlenen o yumru yüzünden yutkunuyor, gözlerime bir anda çöreklenen gözyaşlarını akıtmamak için yukarılara dikiyorum kafamı. Ağzım açık kalıyor bir süre öylece, içimdeki tüm nefesi bırakıp bekliyorum. Koşarak çıkıyorum içimdeki o karanlık odadan, geçiyor sonra zamanla.

Devamı --> »

2 Ekim 2015 Cuma

2
yorum
2013 dogumlu bebekler (Cocuklar)..

     Büyümüşler hepsi ve bir bir karşıma çıkıyorlar. 2013 doğumlu yani seninle aynı yıl doğanlar..
Artık bebek değil hiçbiri, çocuk dersin bir görsen. Büyümüşler, yürüyor koşuyorlar, konuşuyorlar tatlı tatlı.

     Yeni işyerimde bir arkadaşın kızı senden bir gün önce doğmuş, 11 Ocak 2013. Duyunca "Aaaa benim oğlumla yaşıt, oğlum da 12 Ocak'ta doğdu" dedim ve karşımdakilerin 1-2 sn. donduğunu farkedince "Benim iki oğlum vardı aslında ama küçüğünü kaybettik" dedim acısızca. Hiç acı çekmiyormuş gibi görünerek ve hemen konuyu değiştirerek.

     Yine başka bir arkadaşımın işe gelip "Babacıııım" diye koridorda cıvıl cıvıl bağıran kızının senden bir ay önce doğduğunu öğrendim. Ama senden bahsedemedim orada, nedense.. Muhtemelen o mutlu aile tablosunu bozmamak, o insanları üzmemek için..

     Senin akranın olanların bazıları da abi oldu biliyor musun kuzucum. Çok ilginç geliyor bana. Sanki sen büyüyemedin diye hiç bir bebek büyümüyor sanıyorum. Hayat bizde nasıl durduysa herkes için aynısı oldu sanıyorum. Sonrasında devam eden, akıp giden, bebekleri büyüten hayatı görünce şaşırıyorum.

     Senin yaşıtlarını görmek hoşuma gidiyor çok. Yaşasaydın sana olacakları görüyorum bir şekilde. Kalbimin yarısı kıpır kıpır oluyor. Ama diğer yarısı yanıyor, diğer yarısı sızlıyor kalbimin annecim. Çünkü o deli özlem, o çaresiz hasret ateşi harlanıyor iyice. O çocukları bağrıma basıp uzuun uzun koklamak istiyorum. Senin kokun gelir mi azıcık içime diye. Ama yapamıyorum tabi ki. Olmaz ki.. Bebeği ölmüş bir annenin bebeğiyle aynı yaşta başka bir çocuğa sarılarak ağlamasına kimse dayanamaz ki..
Devamı --> »

Acıyı yazıya dökmek, yeniden..

Yazmıyorum aylardır..
Yazmayım da bundan sonra dedim defalarca..
Çünkü tanıdık kimsenin okumadığını, hiç kimseye bu sayfanın varlığını belli etmediğimi bildiğim halde ya okurlarsa diye geçiriyorum içimden, belki yıllar sonra ama bir şekilde bu koca internet deryasında bir tanıdığa denk gelebilir bu yazdıklarım.
O da çok önemli değil ama baban okuyor bunları annecim.
O takip ediyor yazdıklarımı ve her okuduğu yeni not, onun umudunu biraz daha köreltiyor.
Çok kez açıkladım, bana iyi geliyor yazmak dedim ama onun üzüldüğünü görüyorum ve her seferinde yazmama kararı alıyorum.
Dediğim gibi aylardır da yazmıyorum.
Ama buna ihtiyacım olduğunu hissettim annecim, bir şekilde bu acıyı bir yerlere anlatmalıyım.
Okuyanlardan da özür diliyorum bu vesileyle.
Çünkü üzüyor yazdıklarım onları biliyorum.
Hiç tanımasalar bizi ve hiç tanımayacak olsalar da evlat acısını son dozda yaşayan bu anne için üzülüyorlar biliyorum.
Affederler beni ve haklarını helal ederler inşallah.
Çünkü yine yazıyorum bak..
Tamam bu notlarımın asla sana ulaşmayacağının biliyorum.
Asla bu yazdıklarımı bir gün okuyabileceğin umudu yok içimde.
O acı gerçeğin bilicindeyim.
Ama bir şekilde iyi geliyor bunları yazmak, tam açıklayamadığım bir şekilde.
Çünkü kimseye tam anlatamıyorum bu yaşadıklarımı
Kimseye içimdeki yangını tümüyle anlatamıyorum.
Çünkü onları da üzüyorum anlatınca,
Ben belki biraz rahatlıyorum ama karşılığında beni dinleyen insanların içini acıtıyorum.
Beni bilirsin kuzucum, hiç sevmem insanları incitmeyi.
Bilirsin bu uğurda kendi rahatımdan ödün verebilirim.
Bilirsin bencilliğin tam tersi var bende.
Yersiz, gereksiz, ayarsız bir iyilik.
Ona yoruyorum bu durumu biraz, neden birilerine anlatıp az da olsa içimi dökmediğimi..
Devamı --> »