Kategoriler

23 Ocak 2015 Cuma

2
yorum
Abinin karne gününe gelmedin oğlum..

     Asil Miran, tatlı oğlum, can oğlum benim..

     Bugün tam senin yaşında bir çocuk yaktı ciğerlerimizi annecim. Yaşasaydın şu anda olacağın yaşta tatlı bir çocuk, Ahmet. Ne onun bizden haberi vardı ne de bizim ondan. Bütün soğukkanlılığımızı takınıp sınıfta abinin karne almasını beklerken onu çağırdı öğretmen, gelsin ablasının karnesini o versin diye. Geldi de minik Ahmet,  geldi ve o şaşkın, şirin haliyle verdi ablasına karneyi. Sınıftaki herkes gülüyordu. Sadece babanla ben ne yapacağımızı bilemeden, kalbimiz parçalana parçalana o sahneyi izliyor, bir yandan da inşallah Efe'nin aklına da kendi kardeşi gelmiyordur diye dua ediyorduk. Babanın gözyaşlarını tutamadığını görünce bir bakışla anlattım ağlamaması gerektiğini. Efe anlamamalı, üzülmemeliydi. Ve anladı da baban, tuttu kendini. Hani derler ya "Bağrına taş basmak", işte tam da öyle yaptı baban biliyorum. O küçücük çocuk dağ gibi babanı, beni yaktı attı. Dondu gözlerimizdeki yaş, oturdu boğazımıza bir yumru, yandı bağrımız.

     Çünkü ölmeseydin seni de tahtaya çağırırdı öğretmen,  sen de abine karnesini verebilirdin. Ölmeseydin abin de yanına oturturdu seni, bir kağıt bir kalem de o verirdi sana, kağıdı karalamana gülerdi o da. Ölmeseydin abin de nasıl iyi bir abi olduğunu gösterebilirdi sınıf arkadaşlarına. Ölmeseydin karne aldığı gün hem de okul birincisi olduğu için başarı belgesi alırken, bütün sınıf ona imrenirken, kardeşi yaşayan arkadaşını kıskanmayacaktı abin.

     Ne garipti o an, herkes bizi tebrik edip Efe'yi kutlarken biz ailece acının pençesinde boğuşuyorduk. Yaşayan oğullarının başarısına sevinip şükrederken ölen oğullarının acısıyla yanan bir anne-baba..Çok büyük, çok acı bir çelişki bu.

Devamı --> »

21 Ocak 2015 Çarşamba

Dua edişim günah mı?

     Dua etmek.. Her kulun ihtiyacı, en sağlam dayanağı, yüreğini ferahlatmaya, umutlanmaya tek sebebidir. Allah'la, yaratanımızla aramızdaki en kısa yoldur.

     Ben de çok dua eder, isterdim Allah'ımdan. Ahiret için, bu dünya için, abinle senin için, baban için.. Sizi Allah'a emanet eder, size iyi şeyler vermesini dilerdim. "Allah'ım, çocuklarıma hayırlı aş, hayırlı eş, hayırlı iş, hayırlı arkadaşlar nasip et." derdim babamdan öğrendiğim bir dua cümlesiyle. Nazar için iyi olduğunu düşündüğüm sureleri okur, rahatlardım. Hiç onları öldürme Allah'ım demek, öyle dua etmek aklıma gelmezdi.

     Şimdi ise dua etmeye utanıyorum. Çünkü ne zaman Allah'a el açsam seni geri istemek geçiyor yüreğimden. Mantığımla bunun olmayacağını biliyorum ama bir yandan Allah'ın gücü yetmez mi sanki, belki acır bana geri verir oğlumu, yine bana emanet eder diyorum. Utanıyorum sonra bu düşüncelerimden, korkuyorum günahtır diye. Cenneti seninle kavuşmak için istemek, ciğerimin feryadını susturabilmek için namaz kılmak, Allah'tan yardım istemek için dua etmek günah gibi geliyor, korkuyorum. Asıl amacımızın Allah'ı memnun etmek olması gerekirken ben kendi acıma yanıyorum.

     "Allah'tan umut kesilmez" tabi ama ben bundan umutlanmamalıyım biliyorum. Seni geri istememeliyim.

    Allah'ım affet beni n'olur,  kızma bu akılsız çırpınışlarıma. Bana bu evlat sevgisini veren sensin Allah'ım,  günah yazma n'olur..

Devamı --> »

13 Ocak 2015 Salı

4
yorum
Kapısını bile açamadığım evimiz..

     Bu eve sığamıyorum annem, bizim evimiz değil burası. Benimseyemedim, sahiplenip bizim diyemedim bu eve ben.

     Anahtarı aldılar benden, taşındığımız evin anahtarını, senin yaşadığın evin anahtarını istediler geçenlerde. Çünkü taşınalı 1 ay olmuştu neredeyse, bizim evimiz değildi orası artık. Bende kalsın diyemedim, anahtarı bende dursun, ben bazen oğlumu aramaya gidiyorum diyemedim. Orası hala bizim evimiz diyemedim.

     Keşke satın alabilseydik o evi. Bir ömür gidip senin anılarına ağlayabilseydim. Ama olmuyor annecim. Şimdi el gibi dışardan bakacağım o eve, içinde sen varmışsın gibi, sen orda kalmışsın gibi canımı parçalayacak o ev. Çünkü seninle birlikte yaşadığımız "evimiz"in kapısını bile açamıyorum artık..
Devamı --> »

Buğday taneme..

    " Bekle kar altında kalan buğday tanesi
       Yine onun sularıyla yeşereceksin
       Her yanını börtü böcek sarsa ne çıkar
       Toprağa sıkı sarıl boy vereceksin.."

     Bir buğday tanesi için söylenmiş bu dizeler. Ben yine herşeyi olduğu gibi bunu da sana yordum oğluşum, sana yordum ve çok ağladım.

     Sen de o toprağa sıkı sarıl oğlum, sen de o buğday tanesinin bahar gelince yeniden yeşermesi gibi yeniden dirileceksin ahirette. Ve inşallah kavuşacaksın bana annecim. Daha küçücük bir bebekken, sadece anne kucağı sana yetecekken sarıldığın o kara toprağın, annenin sıcak kucağı yerine buz gibi toprakta yatışının karşılığını verecektir Allah. O'nun adaleti kusursuz, O'nun merhameti sonsuz annecim. Az sabredeceğiz bu dünyaya, biz sessiz sessiz gözyaşımızı silerken, hıçkırıklarımızı, feryadımızı içimize akıtırken Allah'ın adalet planı işliyor kuzum, melekler şahit olmak için sırtlanıyor yüreğimizden fışkıran acıları. Sızlayan her bir hücremizin hakkını verecek, kavuşturacak bizi inşallah Allah'ım..

Devamı --> »

12 Ocak 2015 Pazartesi

Ölü bir insanın doğum günü kutlanır mı..

     Doğum günün bugün, 2.yaş günün. Ama sen öldüğün için 2 yaşına giremedin bugün. Çok kafam karışıyor kuzucum. Bugün benim için çok kıymetli, kutlamak, herkese haykırmak istiyorum oğlumun doğum günü diye. Ama ölü bir insanın doğum günü kutlanmaz ki. Öldüğün için 2 yaşına giremedin ki..

     Geçen yılki doğum günü resimlerine bakıyorum uzun zamandır. Yaklaşan doğum gününün çok önceden başlayan acı çırpınışlarıyla. Bugünün geleceğini biliyordum, acının beni nasıl yakacagını da biliyordum. Ama çaresiz bekledim işte.

     Bebeğimin 2.yaş gününde neler neler yapabilecekken, ne hayaller planlar kurarken mezar taşını öperek kutladım. "Iyi ki doğdun oğlum, iyi ki bizim oğlumuz oldun." dedim ama "Nice yıllara.." diyemedim. Tek yılımız varmış çünkü oğlum, Allah bize sadece bir yıl vermiş. Bir yıl, bir yılbaşı, bir tatil, bir doğum günü.. Bir yıllık umut, bir yıllık mutluluk, bir yıllık ömür vermiş.

     Çok az kuzucum, bir annenin evladına sadece bir doğum günü yapabilmesi, sadece tek doğum gününü görebilmesi çok az. Ama buna da şükür..
Devamı --> »

9 Ocak 2015 Cuma

Kar altında..

     Kar altında Ankara. Kar altında bütün yeryüzü. Kar altında benim de yüreğim..

     Toprağın,  yerin nasıl bütün detayları kapanmış, nasıl bitkiler, renkler, taşlar, yokuşlar, inişler yok sadece bembeyaz kar örtüsü görünüyorsa benim yüreğim de o halde. Hiç bir ayrıntı,  hiç bir çeşitlilik yok. Dümdüz bir tabakayla kaplandı senden sonra oğlum.

     Özlüyorum, gün gün katlanan bir halde özlüyorum seni. Bir ölüyü özlemek de çok çaresiz annecim. Yaşayan birini özlese insan bir şekilde bulur onu, bir yeri özlese bir şekilde gider oraya, bir sesi özlese arar telefonla duyar, bir yiyeceği özlese bulur buluşturur alır bir şekilde. Ama bir ölüyü özleyince çare yok annecim. Ciğerlerin yana yana oturuyorsun. Içini çeke çeke nefes almaya çalıyorsun. Koca dünyaya sığamayıp daralıyor sıkışıyorsun.

     Özlüyorum, gün gün katlanan bir halde özlüyorum seni kuzum..
Devamı --> »

5 Ocak 2015 Pazartesi

Pazartesi sabahi..

     Pazartesi bugün ve saat 08:20 olmak üzere.. Senin son nefesini verdigin an. O yogun bakım odasında son kez doldu ciğerlerin havayla, son kez verdin nefesini. Ve bir daha almadin. 08:20'de durdu kalbin ve bir daha atmadi.

     Baban ve ben o ıssız, soğuk ve can alıcı koridorda bekliyorduk. Ölüm yoktu aklımızda hala, bir haber bekliyorduk içerden ama iyi haber olmalıydı. Çünkü bebekler ölmezdi. Annesi babasi gençken,  sapasağlamken ufacık bebekleri ölürmüydü hiç.

     Ama öldün annem, Pazartesi sabah 08:20'de öldün, baban ve anneni o koridorda bırakıp, son bir gülücük bile vermeden öldün.

     Doktorlar çıktı içerden ama bizim beklediğimiz haberle değil acıyla geldiler. "Malesef.."li cumlelerini soyleyerek cigerimizi parçalayan acıyı bağrımıza soktular.

     Duruyor o acı aynı yerinde. Ciğerlerimiz, yüreğimiz yanarak yok oldu. Yerlerine o acıyı koyduk. Yanan yüreğimizin yerinde kordan bir acı var artık..
   
Devamı --> »

2 Ocak 2015 Cuma

Yeni ama sensiz yıl..

     2015 başladı oğlum. Senin hiç olmayacağın bir yıl.  O kadar anlamsız,  o kadar boş geliyor ki bana.

     2012'de hamileydim sana, vardın. 2013'te dogdun, hep bizimleydin. 2014 bile, o kara 2014'un bile ilk 4 ayında bizimleydin, vardın. Seni kaybettigim 2014 yılının bile güzel yanlari vardı. Ama bu 2015 bize olmuyor kuzucum. Yoksun çünkü. Senin olmadığın, olmayacağın bu yıl bize acı veriyor annem.

     Ben doğmadan önce de böyleydi anne diyebilirsin ama aynı değil yavrum. Doğmadan once bilmiyorduk seni. Hiç tatmadığımız bir şeyi nasıl canımız çekemezse öyleydi. Ama artık öyle değil kuzucum,  sen hiç olmamissin gibi, tekrardan tek çocuklu bir aile olmadık biz. Iki çocuklu ama çocuklarından biri ölmüş insanlarız.

     Gelen her yeni yıl, doğan her yeni gün, aldığımız her yeni nefes acı veriyor bize, hem de çok acı..
Devamı --> »