Kategoriler

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Yastadır deli gönül..

"Yastadır ey deli gönül yastadır
  Gelir diye kulaklarım sestedir."

Benim de delirmiş gönlümün yası bitmiyor kuzum. Hala bir şey olur da döner misin diye bekliyor akılsız aklım. Geceleri senin sesini dinliyorum hala, uyanır da ağlarsın diye. Sen varken, yaşarken, bölük pörçük uyuduğum o bir kaç saatlik uykuları özlüyorum. 10 saat, 15 saat uyusam da artık uyumuş olmuyor, uyanamıyorum bu dünyaya.

Kucağım boş kaldı. O boşluğa koyacak bir şey bulamıyorum. Omuzlarım çöküyor o boşluğun içine, ellerim dolanıyor birbirine kapatmaya çalışıyor o kucağımdaki boşluğu. İki yaşında bir çocuk annesi gibi anne ama hiç bebeği olamayan bir kadın gibi eziğim. Sanırım vücudumdaki hormonlar hala devam ediyor anneliğe, senin öldüğünü bilmeden annelik hormonları salgılanıyor hala bende. Ama onlara karşılık verecek, o hisleri bastıracak evladım yok işte. Ne yapayım bilmiyorum ki..

 Bugün sen varken çok sık gittiğimiz bir AVM'ye gittik abinle. Yemekten önce ellerimi yıkamaya giderken "Bebek bakım odası"nı gördüm bir an ve saplandı ciğerime bir sancı. Çook kez girmiştim oraya seni emzirmek için..

Girmeye utandım ama bugün. Bebeğim yoktu ki benim. Ne işim olurdu ki o odada. Utandım. Kapıdan bakıp çıktım. Kapıdan bakıp yandım..
Devamı --> »

11 Mayıs 2015 Pazartesi

2
yorum
Anneler Günüydü dün..

Anneler Günüydü dün..
Dünyada birçok ülkede "kutlanan" gün..
Ama bana kutlanası bir gün gibi gelmiyor artık.
Annesi ölmüş olana bir dert..
Anne olamayana bir dert..
Anne olup da çocuğu ölene daha bir dert sanki..
Ne anne oluşumu bilebildim dün, ne de hiç anne olmamış biri gibi durabildim. Annemin Anneler Gününü kutladım ama bir yandan bana "Evlatlarımızla nice seneler yaşayalım" diye mesaj yazan yakın bir arkadaşıma darıldım. Ben evlatlarımla "nice seneler" değil sadece bir sene yaşayabildim diye niye yüzüme vuruyor ki, niye bana laf soktu ki şimdi diye çok kızdım içimden. Sonra olsun dedim, varsın öyle desin canım arkadaşım. Kötü bir şey dememiş ki, tabi ki evlatlarınızla nice seneler yaşayın inşallah. Bunu ben senin öldüğün günden beri söylüyorum diğer anneler için.
Abin, bütün varlığını seferber etti dün mutlu edebilmek için beni. Sürpriz hediye aldırdı babana, bana minik yalanlar söylemeyi göze alarak. Oysa almaması için çok önceden tembih etmiştim abini, "Senin varlığın zaten bana hediye oğlum" demiştim. Hediye istemiyorum artık nedense, direk böyle diyemesem de gerek yok diye hediye almamaya ikna etmeye çalışmıştım abinle babanı. Yakıştıramıyorum artık kendime hediye,  hele de Anneler Gününde..
Şükürler olsun Allah'ıma, anne olmayı nasip etti, abini verdi, seni verdi bana. Ama.. İsyanımdan değil hediye istemeyişim, küskünlük değil. Sadece anlamsız geliyor. Evladı için cayır cayır yanan bir yüreğe hediye kâr eder mi?
Yaşasaydın kimbilir, bir çiçek mi tutuştururdu baban eline, bana veresin diye. Ya da abin kendisi için güzel bir hediye seçerken bana, senin eline komik, saçma ya da boş bir paket mi verirdi annemize ver diye. Sırf sana ilerde anlatıp kızdırmak için seni. Biliyorsun çok takılırdı sana abin.
Bu arada aklıma gelmişken. Abin seni çok özlüyor annecim, hem de çok. Belli etmiyordu belki afacanlığından ama inan çok sevmişti seni. Şimdiki özlemi de o yüzden işte. O kadar çaresiz bırakıyor ki beni bazen. Dolu dolu gözlerini gözlerimden kaçırarak "Anne, bazen kardeşim için çok üzülüyorum" diyor. Az önce yatarken dediği gibi.  İçten içten zaten yanan bağrımı  alevlendirerek yakıyor bazen abin, büküyor belimi çaresizlikten. "Anne, bir kardeşim daha olacak mı benim" diye sorarak dünyayı yüklüyor omuzlarıma.
Abin çok özlüyor seni annecim bilesin.
Çok özlüyoruz, bilesin..
Devamı --> »

7 Mayıs 2015 Perşembe

2
yorum
Eski evimiz..

     Eski evimizin karşısında uzun uzun oturdum dün. Evimizi seyrettim dışardan ve içerisini hayal ettim. Seni hayal ettim. Salon camından dışardaki kedileri izleyişini ve "aaaa" diye tepki verişini hatırladım. Aynı kediler yine aynı yerlerindelerdi yine. Tuhaf, kediler yaşıyor hala ama sen yaşamıyorsun. Yaşasınlar tabi, her canlı yaşamayı hak ediyor, ona şüphem yok. Ama tuhaf geliyor işte,  herşey aynıyken bir senin ölmüş olman.

     Ha bi dakika, her şey aynı değildi. Çınar kocaman olmuş, kendi başına rahatça dolaşıyordu dışarda. Maşallah, Allah'ım o güzel yüzünü hep güldürsün inşallah. Arkadaşındı senin, komşumuzun minik oğlu. Aranızda 40 gün falan vardı sanırım. Abinle hayal kurardık, abinle Toprak, Asil Miran'la da Çınar dışarda oynayacaklar falan diye. Çınar'ın abisi Toprak da abinin arkadaşıydı biliyorsun. Ama seninle ilgili kurduğumuz her hayal gibi bu da yanıldığımız bir konu oldu. Çınar yalnız oynuyordu dün dışarda.

     Evimizin önündeki park yine çocuklarla doluydu. Çoğu abinin arkadaşları.. Cıvıl cıvıl, dinamik komşumuz yine parkta çocuklarla takılıyordu. Onun da bir bebeği 5-10 günlükken ölmüş yıllar önce biliyormusun annecim. Senin ölümünden sonra anlatmıştı bana. Parkta seni salladığım salıncakta minicik bir bebeği sallıyordu annesi. Salıncak yine aynı vazifesini görüyordu yani. Hayat yine aynı akışını sürdürüyordu. O annenin, benim geçen sene o salıncakta salladığı oğlunu kaybetmiş bir anne olduğumdan haberi bile yoktu. Gülümseyerek oynatıyordu bebeğini,  tıpkı eski ben gibi.

     Eski evimizi uzaktan izlerken, eski hayatıma da uzaktan baktım uzun uzun. Meğer ne kadar mutluymuşum. İki çocuk annesi, iki sağlıklı çocuk annesi. İkisiyle güzel vakitler geçiren, acı çekmeyen, ölümü bilmeyen..
Devamı --> »

5 Mayıs 2015 Salı

Yıldönümü..

Yıldönümü..
Ölüm yıldönümü..
Oğlumun ölüm yıldönümü..
Minik oğlumun, bebeğimin, ciğerimin ölüm yıldönümü..

Birçok yıldönümünü aklımda tutardım hep, önemli-önemsiz, alakalı-alakasız, gerekli-gereksiz birçok yıldönümünü hatırlardım nedense. Babanla yaşadığımız birçok ilkin yıldönümlerini, abinin hayatındaki bazı ilkleri, doğum günlerini, düğün günlerini, arkadaşlarımın çocuklarının doğum günlerini..


Ama hep iyi, mutlu, keyifli anlarmış şimdiye kadar yaşadığım yıldönümleri. Acı günlerin de yıldönümü olurmuş meğer, ölümün de yıldönümü olurmuş.


Bugün senin ölüm yıldönümün annecim. 05 Mayıs..


Ne yaşadığımı bilmiyorum, tek bildiğim çok acı verdiği.

Sanki tekrar geçen yıla dönmüşüm de tekrar ölümünü yaşamışım gibi..
Birşeyler yapmalıymışım da bu sefer engel olmalıymışım gibi..
Sanki bir yıl dolmadan geri gelebilecekmişsin de ben bu fırsatı değerlendirememişim gibi..
Sanki tekrardan sonsuza kadar elimden kayıp gidiyormuşsun gibi..

Geçen sene bugün Asil Miran'la şunu yapmıştık, geçen sene bugün Asil Miran'la şuraya gitmiştik gibi gibi çok hayaller kuruyordum senden sonra. Hep geçen sene kadar yakındın bana. Ama şimdi böyle bir cümle kuramayacağım. Çünkü geçen sene bugün sabah 08:20'den itibaren ölüydün annecim. Nefes almıyordun artık, o minik kalbin atmıyordu. Geçen sene bugün bu saatte morgda yatıyordun. Geçen sene bugün bu geceyi annenden uzakta, buz gibi morgda geçirdin. Geçen sene bugün bu saatte o ipek gibi vücudun soğumaya, sertleşmeye başlamıştı. Geçen sene bugün bu saatte ağıtların yakılıyordu bağrımda, ciğerim kavruluyordu acından.


 Artık "Geçen sene bugün.." diye başladığım cümlelerde sen olmayacaksın annecim, öyle güzel şeyler hatırlamayacağım artık bir yıl öncesini düşününce, artık bir yıldan daha uzaksın bana. Sanki daha da uzaklaşıyorsun.


Ne yaptın bugün diyeceksin belki, ölümün olsa da bir yıldönümüydü yaşadığımız. Hiçbir şey yapamadım kuzum. Geçenlerde bir arkadaşım, teyzesinin ölüm yıldönümü için irmik helvası dağıttı işyerinde. O an ben ne yapacağım diye bir zorlandı aklım. Helva yapılırmış, Kuran okutulurmuş ya da mevlüt okutulurmuş yakınlarımızın ölüm yıldönümlerinde. Ama ben hiç bir şey yapamadım annecim. Mezarına dayanıp ağladım sadece, toprağını avuçlayıp ağladım. Ha bir de çiçek topladım sana mezarlıkta. Adını tam bilmediğim sarı papatyalardan bir demet toplayıp koydum mezar taşına. Çocukluğum geldi bir an gözlerimin önüne. Çocukluğumun bahardaki kırları geldi hayalime. Çünkü aynı çiçekleri gördüm bugün yıllar sonra, çocukken de aynı çiçekleri topladığımı hatırladım o an. Aynı sarı papatyalar, kırmızı yapraklı yine papatyaya benzeyen minik çiçekler ve bir de gelincikler. Ağladım sonra çok, keşke hiç büyümeseydim de bu acıyı görmeseydim diye. Sonra hayır dedim tekrardan, büyümeseydim anne olamazdım, bu mucizevi nimeti, evlat sevgisini tadamazdım dedim ve şükrettim yine Allah'a. Abini bana verdi diye, kısa süreliğine olsa da seni bana verdi diye. Bu anneliği bana tattırdı diye..





Devamı --> »

1 Mayıs 2015 Cuma

Hayat ne garip şey..

Hayat ne garip şey hakkaten.
Insan ne garip bir canlı.
Sözde duygularımız ayırıyor bizi hayvanlardan ama her durumda yaşıyoruz işte, her duyguda, her uç noktada.. Hayat her türlü devam ediyor, ne şartta olursak olalım hayvani ruhsuzluğumuz devam ediyor işte.

Sen öldün, ben yaşamaya devam ediyorum bak. Evladı için canını verir denen anneye noldu, hiçbirşey. Yiyorum, içiyorum, geziyorum,  gülüyorum ve başka şeylere de üzülüyorum zaman zaman. Senin ölümünün üzerine daha acı hissetmem diyordum ama öyle olmadı bak.Tamam hiç eskisi gibi değilim, hiç hayalim, umudum, uğraşım yok. Bu yüzden de duygularım yok gibi. Mesela sen öldükten birkaç gün sonra büyük bir maden kazası oldu Soma'da. Herkes üzülüyordu çevremde. Ben üzülememiştim hatırlıyorum, hiçbir şey hissetmemiştim. Sonraki zamanlarda da duyduğum ölüm haberleri çok zor gelmedi, çocuk ölümleri hariç.

Ama ne kadar eskisi gibi olmasam da tamamen duygularımı yitirmemişim. Tuhaf.. Üzülüyorum bazen başka başka şeylere.

O zaman da utanıyorum kendimden, her durumda yaşayan bir canlı oluşumdan, hayatın devam ediyor oluşundan, hayattan..

Hayat ne garip şey hakkaten..
Devamı --> »