Kategoriler

25 Kasım 2014 Salı

Kar..

     Kar.. Herkes için farklı anlamlar, hisler taşır. Herkese farklı farklı şeyler anımsatır. Ben pek sevmezdim karı, kışı. Ama öyle dayanamadığım da yoktu hani. Karda kışta dışarda kalan evsizler için üzülür, onlar için karın zulüm olabileceğini düşünürdüm sadece. Bize ne zararı vardı ki karın, kışın; en fazla ne kadar kötü olabilirdi ki? 

     Meğer ne kadar acı verirmiş kar, ne kadar can yakabilirmiş meğer şimdi anladım. Ne kadar durumun iyi olursa olsun, kışın evinin içini ne kadar ısıtırsan ısıt o kar ciğerine ciğerine yağıp, dondurabilirmiş bütün dimağını. Bana da oldu oğlum, mezarının üstünü kaplayan o bembeyaz karı görünce ciğerim parça parça bölündü, en ağır işkenceyi çekti beynim, yüreğim. Ben sıcak evden çıkıp, sıcacık montuma sarılıp gelmiştim yanına ama sen buz gibi toprağın altında üzerin karla örtülmüş yatıyordun annecim. Bu ne zalim hayat böyle. Anneler kendi yemez yedirir, kendi giymez giydirir evlatlarını. Ama ben seni giydiremiyorum işte, seni soğuktan koruyamıyorum. Evladımın üzerine yağan karı engelleyemiyorum.

     Ellerimle atmaya çalıştım mezarının üstünde biriken karları, konduramadım sana, yakıştıramadım o küçücük mezarının kar altında olmasını. Ama baban dur dedi oğlum, "Dur, uğraşma.." diyebildi bana sadece. O anlamıştı bunun çözüm olmadığını, mezarının kar altında kalmasını engelleyemeyeceğimizi anlamış ve bana boşuna uğraşma demişti içi yanarak. Ağlıyordu baban da ama biliyordu o karın orda durması gerektiğini, biliyordu Allah'ın böyle istediğini. 

     Bıraktım o zaman karları temizlemeyi. Haklıydı çünkü baban. O tek kelimeyle, "uğraşma" diyerek anlatmıştı bütün çaresizliğimizi. Uğraşmamalıydık boş yere, değiştirmeye gücümüz yetmezdi çünkü, Allah böyle istemişti çünkü. Razı olmalıydık biz de..
   

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder