Hazırlıklar yapılmalı artık,
Ben ve eş, dost, akrabalarım bir hareket halindeyiz.
Teyzen, önceleri "kız için pembe pembe al ne gerek var oğlanların mavilerini giydirme" diyordu, ben "farketmez hepsi mavi değil bir çok renk var, almayacağım bu bebeğe fazla birşey" dedikçe açık açık söyledi. "Üzülür kötü olursun, giydirme Asil Miran'ınkileri. Hem evde de tutmamalıymışsın, iyi olmazmış" falan dedi.
Anneannen, teyzenin aldığı hediyelerden, kendi aldıklarından bahsetti. "Hiçbir şeyle uğraşma sen, evdekileri hiç çıkarma, giydirme. Bunlar yeter" dedi.
Babaannen, "ne alayım bebek için" diye sordu.
Arkadaşım, "birlikte çıkalım bebek alışverişine, bir liste yapalım ne gerekiyorsa yeni alalım" dedi.
Genel olarak çevremdeki herkes senden kalan kıyafetleri, eşyaları kullanmamamı istiyor.
Giydirme Asil Miran'ın kıyafetlerini diyorlar,
Onu hatırlayıp üzülürsün diyorlar,
Biliyorlar ne kadar zor olacağını.
Ben de biliyorum ve her bir hücreme kadar hissediyorum bu zorluğu.
Ama..
Ama, elden bir şey gelmiyor. Acımdan kaçamam, kaderimden kaçamam.
Senin kıyafetini giyiyor olması değil onun kokusunu duymak, kucağıma alıp onu bağrıma basmak bile seni hatırlatacak.
Kaçamam bundan, kaçmamalıyım da bence.
Dün niyetlendim, senin eşyalarını çıkarıp, içlerinden kardeşine giydireceklerimi seçecek, yıkayıp ütüleyecektim. Gündüzden yatak odasındaki bazayı kaldırttım babana, ben zorlanıyorum açarken artık. Tüm gün öylece açık kaldı baza. Bir türlü cesaret edip senin eşyalarının olduğu hurcu açamadım. Bahaneler buldum, iş çıkardım kendime, yorgunum deyip oturdum. Ta ki gece saat 1'e kadar. Ya yapamayıp kapattıracaktım geri ya da şimdi yapacaktım.
Oturdum yere, tek tek çıkardım herşeyini.
Doğumdan hemen sonra giydiğin takım, minik minik çoraplar, şapkalar, eldivenler..
Hepsi hala mis gibi sen kokuyorlar.
Koklaya koklaya ağladım,
Ağlaya ağlaya ayırdım.
Boy boy, renk renk kıyafetler..
Büyük olanları tekrar katlayıp kaldırdım, yenidoğan ve ilk 3 ay için olabilecekleri çıkardım.
Onlardan da kimine kıyamayıp saklayacaklarımın içine koydum, kimini giydireceklerime ekledim.
Bezlerin bile duruyor biliyormusun annecim, en az 10-15 tane bezin kalmış, saklıyorum hala.
Dedim ya vermedim, atamadım hiçbir şeyini,
Buzlukta çorban bile duruyor..
Baban geldi sonradan yanıma, gözyaşlarımı sildi ve anlattı,
Anlattı, anlattı..
Takdir-i ilahiyi hatırlattı,
seni hiçbir zaman unutmayacağımızı hatırlattı,
Cennet'te kavuşacağımızı hatırlattı,
kızımızı da çok seveceğimizi hatırlattı..
Arada o da kokladı kıyafetlerini,
çekti, çekti içine derin derin..
Beni teselli etmeye devam ederken kendi içten içe yandı, gördüm.
Doğar doğmaz giydiğin, minicik Fenerbahçe çoraplarını bırakmadı ama
"Bunlar bende kalsın mı" dedi, cebinde taşıyacakmış.
"Cebinde olmaz, kirlenir, kaybolur" dedimse de kıyamadım verdim.
Sonrasında ben "Yaa vermese miydim, birini geri ver bari" dedikçe de güldük.
Kardeşin gelecek inşallah oğluşum,
Allah'ın izniyle sağlıklı olsun, hayırlı olsun, mutlu olsun, Allah'ın razı olacağı bir kul olsun.
Tek dileğim bu.
Gelirken senin kokunu da bana getirsin..
Devamı --> »
Ben ve eş, dost, akrabalarım bir hareket halindeyiz.
Teyzen, önceleri "kız için pembe pembe al ne gerek var oğlanların mavilerini giydirme" diyordu, ben "farketmez hepsi mavi değil bir çok renk var, almayacağım bu bebeğe fazla birşey" dedikçe açık açık söyledi. "Üzülür kötü olursun, giydirme Asil Miran'ınkileri. Hem evde de tutmamalıymışsın, iyi olmazmış" falan dedi.
Anneannen, teyzenin aldığı hediyelerden, kendi aldıklarından bahsetti. "Hiçbir şeyle uğraşma sen, evdekileri hiç çıkarma, giydirme. Bunlar yeter" dedi.
Babaannen, "ne alayım bebek için" diye sordu.
Arkadaşım, "birlikte çıkalım bebek alışverişine, bir liste yapalım ne gerekiyorsa yeni alalım" dedi.
Genel olarak çevremdeki herkes senden kalan kıyafetleri, eşyaları kullanmamamı istiyor.
Giydirme Asil Miran'ın kıyafetlerini diyorlar,
Onu hatırlayıp üzülürsün diyorlar,
Biliyorlar ne kadar zor olacağını.
Ben de biliyorum ve her bir hücreme kadar hissediyorum bu zorluğu.
Ama..
Ama, elden bir şey gelmiyor. Acımdan kaçamam, kaderimden kaçamam.
Senin kıyafetini giyiyor olması değil onun kokusunu duymak, kucağıma alıp onu bağrıma basmak bile seni hatırlatacak.
Kaçamam bundan, kaçmamalıyım da bence.
Dün niyetlendim, senin eşyalarını çıkarıp, içlerinden kardeşine giydireceklerimi seçecek, yıkayıp ütüleyecektim. Gündüzden yatak odasındaki bazayı kaldırttım babana, ben zorlanıyorum açarken artık. Tüm gün öylece açık kaldı baza. Bir türlü cesaret edip senin eşyalarının olduğu hurcu açamadım. Bahaneler buldum, iş çıkardım kendime, yorgunum deyip oturdum. Ta ki gece saat 1'e kadar. Ya yapamayıp kapattıracaktım geri ya da şimdi yapacaktım.
Oturdum yere, tek tek çıkardım herşeyini.
Doğumdan hemen sonra giydiğin takım, minik minik çoraplar, şapkalar, eldivenler..
Hepsi hala mis gibi sen kokuyorlar.
Koklaya koklaya ağladım,
Ağlaya ağlaya ayırdım.
Boy boy, renk renk kıyafetler..
Büyük olanları tekrar katlayıp kaldırdım, yenidoğan ve ilk 3 ay için olabilecekleri çıkardım.
Onlardan da kimine kıyamayıp saklayacaklarımın içine koydum, kimini giydireceklerime ekledim.
Bezlerin bile duruyor biliyormusun annecim, en az 10-15 tane bezin kalmış, saklıyorum hala.
Dedim ya vermedim, atamadım hiçbir şeyini,
Buzlukta çorban bile duruyor..
Baban geldi sonradan yanıma, gözyaşlarımı sildi ve anlattı,
Anlattı, anlattı..
Takdir-i ilahiyi hatırlattı,
seni hiçbir zaman unutmayacağımızı hatırlattı,
Cennet'te kavuşacağımızı hatırlattı,
kızımızı da çok seveceğimizi hatırlattı..
Arada o da kokladı kıyafetlerini,
çekti, çekti içine derin derin..
Beni teselli etmeye devam ederken kendi içten içe yandı, gördüm.
Doğar doğmaz giydiğin, minicik Fenerbahçe çoraplarını bırakmadı ama
"Bunlar bende kalsın mı" dedi, cebinde taşıyacakmış.
"Cebinde olmaz, kirlenir, kaybolur" dedimse de kıyamadım verdim.
Sonrasında ben "Yaa vermese miydim, birini geri ver bari" dedikçe de güldük.
Kardeşin gelecek inşallah oğluşum,
Allah'ın izniyle sağlıklı olsun, hayırlı olsun, mutlu olsun, Allah'ın razı olacağı bir kul olsun.
Tek dileğim bu.
Gelirken senin kokunu da bana getirsin..